Ruh Hâline Göre Giyinmenin Gücü
Giyinmek sadece bir alışkanlık değil; bir ruh hali tercümesidir aslında.
Bazı sabahlar aynaya bakmadan önce kalbimize bakmalıyız:
Bugün yumuşak mı hissediyorum? Güçlü mü? Saklanmak mı istiyorum, parlamak mı?
Çünkü renkler, dokular ve silüetler sadece moda değil, ruhun dili olabilir.
Kırılgan Hissettiğinde
O gün kat kat giyinmek istersin belki…
Oversize kazaklar, yumuşak tonlar, içine kapanan kalın bir şal gibi…
Saklanmak değil, kendini sarıp
sarmalamaktır bu.
Bir tür içe dönüş zırhı.
Işıldamak İstediğinde
Ruhun kendini dans eder gibi hisseder bazen…
O gün elbise akar, renk parlar, topuklu ayakkabı ses çıkarır.
Yürüyüş bile değişir çünkü içindeki “ben buradayım” sesi duyulmak ister.
Kafanda Fırtına Varken
O gün belki simsiyah giyinmek istersin…
Ama karanlık giyinmek her zaman hüzün demek değildir.
Bazen siyah, zihni susturur, odağı toparlar.
Tıpkı sade bir tuval gibi… yeni düşüncelere yer açar.
Dengede Olduğunda
En çok “rahat ama derli toplu” günler vardır.
Kot pantolon, beyaz tişört, sade bir blazer.
Senin gündelik versiyonun ama hâlâ zarif.
Bu kombinlerin bir gücü var: Denge.
Ruhuna saygı duymak, gardırobunu tanımakla başlar.
Kendini iyi hissetmek için giyinmek değil,
kendine sadık kalmak için giyinmektir asıl mesele.
Bugün ne giydiğin değil,
neden öyle giyindiğin seni anlatır.
“Kiwi der ki: Ruhun mutluysa, zaten üzerindekiler parlar.” 🐾✨